Şikâyet Nasıl Yapılır?

Şikâyet, Cumhuriyet Savcılığına veya kolluk makamlarına (polis, jandarma) giderek maruz kaldığınız suçu ve biliyorsanız faillerini ve cezalandırılmaları talebinizi bildirmeniz demektir. Olayları kısaca anlatan bir dilekçe götürmenizde yarar vardır ancak zorunlu değildir.

Ne Yapmam Gerekir?

Hukuk davaları tarafların iradeleri ile açılır ve devam eder. Oysa ceza davaları kamu adına yapılan bir taleple başlar ve Cumhuriyet savcısı davanın kamu adına tarafıdır. Bu nedenle usul işlemleri hukuk mahkemelerine göre daha basittir. Yetkili makamlara işlenen suçu bildirmeniz yeterlidir. Hukuk mahkemesinde olduğu gibi usul nedeniyle hak kaybına uğramanız mümkün değildir.

Ben Yargı Sürecine Katılabilir miyim?

Ceza davasında yargılama kamu adına yapılır. Ancak devlet maruz kaldığınız suç nedeniyle size Cumhuriyet savcısının yanında belirli oranda yargılama sürecine katılma hakkı vermiştir. Şikâyetçi olmanız veya davaya katılmanız halinde yargı süreci boyunca çeşitli işlemlere dâhil olabilirsiniz.

Mağdur ve Şikâyetçi Arasında Ne Fark Var?

Mağdur bir suç işlenmesiyle hakları ihlal olan kişidir. Suçtan mağdur olan kişilerin devletten ilgili kişinin cezalandırılmasını talep etmelerine “şikâyet” denir. Her mağdur şikâyetçi olmayabilir. Bu nedenle böyle bir ayrım yapılmıştır.

Şikâyetçi Olmazsam Ne Olur?

Bazı hafif suçların kamu tarafından cezalandırılması mağdurun şikâyetine bağlanmıştır. Daha ağır suçlarda ise şikâyete gerek yoktur. Mağdur şikâyetçi olmasa dahi suçu işleyen kişi cezalandırılır.

Şikâyetle İhbar Aynı Şey midir?

Bir suç işlendiğinde kamu düzeni de yara alır. Bu nedenle kamu Cumhuriyet Savcılığına suçları takip etmek görevi yüklemiştir. Bir suçtan haberdar olan herkes bunu kolluk güçlerine veya Cumhuriyet Savcılığına bildirebilir. Şikâyet mağdur veya suçtan zarar gören kişilere tanınmış bir hak iken ihbar herkes tarafından yapılabilir. Şikâyetçi davaya katılma hakkına sahiptir, ihbar edenin böyle bir hakkı yoktur.

Peki, Davaya Katılmak Ne Demek?

Kamu davası açıldığında, şikâyetçi davaya katılarak dava boyunca yapılacak usuli işlemlerin tarafı olabilir. Davaya katılmak bir usul işlemidir, katılma isteğini mahkemeye beyan etmekle yapılır. Mahkeme katılma talebini uygun bulursa katılan mahkemenin yaptığı işlemlerde taraf olur. Örneğin tanık gösterebilir, dinlenilen tanığa mahkeme aracılığı ile soru yöneltebilir, kararın aleyhine temyiz yoluna gidebilir. Katılma; fiilen davaya girmek, her celse orada olmak anlamına gelmez. Mahkeme usulü açısından davaya taraf olmak demektir.

Avukat Gerekli mi?

Mağdur veya suçtan zarar gören kişiler adına kamu görevlileri gerekli işlemleri yapacaktır. Kendinizi bir avukatla temsil ettirmenizde her zaman yarar vardır ancak bu bir zorunluluk değildir. Cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçların mağduru olan kişiler davaya katılmış olmaları şartıyla baro tarafından kendilerine avukat görevlendirilmesini isteyebilirler. Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak
derecede akıl hastası olması halinde avukatı olması bir yasal zorunluluktur. Avukatları yoksa Baro tarafından kendilerine avukat atanır.

Suç Mağduruyum; Ceza Davası Açacağım!

Ceza mahkemelerinde dava açmak yetkisi Cumhuriyet savcılarına aittir. Bir suç mağduru iseniz Cumhuriyet savcısına yapacağınız şikâyet üzerine savcı gerekli araştırmayı yapacak ve gerek görürse kamu adına ceza davası açacaktır.
 

Sanık Kimdir? Şüpheli Kimdir

Bir suç işlediği kuşkusuyla Cumhuriyet Savcılığı ve onun emri altında kolluk güçleri (polis, jandarma) tarafından soruşturulan kişiye şüpheli denir. Eğer bu kişi hakkında ceza davası açılır ise bu aşamadan itibaren sanık olarak adlandırılır.

Bir Suç Şüphelisi Olduğum Bildirildi. Karakola, Cumhuriyet Savcılığına Çağrıldım. Ne Yapmalıyım?

Öncelikle sakin olunuz. Bir hukuk devletinde yaşadığınızı ve insan haklarının anayasal güvence altında olduğunu unutmayınız. Ailenize veya yakınlarınıza haber verdikten sonra ilgili kolluk birimine veya Cumhuriyet Savcılığına gidiniz. Hukuki danışmanlık almanızda veya avukatınızla birlikte gitmenizde yarar bulunmaktadır.

İfadem Alınıyor, Ne Olacak?

Şüpheli sıfatıyla ifadeniz alınıyorsa ciddi bir durumda olduğunuzu ve özgürlüğünüzden mahrum olmanızla sonuçlanabilecek bir sürecin başladığını unutmayınız. Etrafınızdaki kişiler, hatta bazen memurlar dahi sizi sakinleştirmek için “önemli değil”, “bundan bir şey çıkmaz”, “Savcı seni hemen bırakır” gibi sakinleştirmek amaçlı cümleler kurabilirler. Bunların nezaket amacıyla söylenmiş temenniler olduğunu unutmayınız. İçinde bulunduğunuz süreçte söylediğiniz ve yaptığınız her şey geri dönülemez sonuçlar doğurabilir. Size tanınan hakları kullanmanız Anayasa güvencesi altındadır. Haklarınızı kullanmaktan çekinmeyiniz.

Uzlaşma Nedir?

Uzlaşma, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza kovuşturmasının sona ermesidir.
 

Uzlaşma Nasıl Yapılır?

Soruşturmayı yürüten makamlar taraflara uzlaşma isteyip istemediklerini sorarlar. Her iki taraf da uzlaşma istediğini belirtirse bir uzlaştırmacı tarafından yürütülecek uzlaşma süreci başlar. Taraflar uzlaştırmacı aracılığı ile görüşür ve uzlaşmayı sağlayacak bir sonuca varılırsa, suç şüphelisinin ortaklaşa kararlaştırılan şeyi yapmasıyla uzlaşma süreci tamamlanır, ceza kovuşturması biter.

Her Suçta Uzlaşma Mümkün müdür?

Hayır. Uzlaşma ancak kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda mümkündür. Bu suçlar şunlardır:
 
• Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suçlar (cinsel saldırı suçları ve etkin pişmanlık hükümleri olan suçlar hariç)
• Kasten yaralama suçu (üçüncü fıkrası hariç, TCK madde 86; madde 88),
• Taksirle yaralama (TCK madde 89),
• Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK madde 116),
• Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK madde 234),
• Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkrası hariç, TCK madde 239),

Uzlaşma Teklifini Kim Yapar?

Uzlaşma Cumhuriyet savcısının gözetimi altında yapılan bir süreçtir. Uzlaşma teklif Cumhuriyet savcısı veya onun talimatı ile kolluk (polis ve jandarma) tarafından yapılır. Eğer yapılmamışsa ve dava açılmışsa ceza mahkemesi hâkimi yapar. Uzlaşma teklifinin kabul edildiği üç gün içerisinde bildirilmezse teklif reddedilmiş sayılır.

Uzlaşma Teklifini Kabul Edersek Ne Olur?

Uzlaşma süreci başlamış olur. Bir uzlaştırmacı aracılığı ile devam eden bu süreçte taraflar ile görüşülür ve suçtan zarar gören kişinin maddi veya manevi zararlarının nasıl giderileceği konusunda taraflar müzakere ederler.

Uzlaştırmacı Kimdir?

Uzlaşma sürecini yürüten kişidir. Cumhuriyet savcısı bu işi bizzat yapabileceği gibi hukuk eğitimi almış bir kişiyi de uzlaştırmacı olarak görevlendirebilir. Taraflar anlaşarak kendilerinin seçtiği bir avukatın veya hukuk eğitimi almış bir diğer kişinin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesini isteyebilirler.

Uzlaşma Süreci Ne Demektir?

Tarafların uzlaştırmacı gözetiminde müzakere ettiği süreç demektir. Bu süreç gizlidir. Taraflar arasındaki konuşmalar ileride aleyhlerine kullanılamaz.

Uzlaşmayı Kabul Edersem Oyalanmış mı Olurum?

Mağdurlar uzlaşma sürecinin zaman kaybı olduğunu ve suç şüphelisi de zaman kazanacağını düşünebilir ancak bu doğru değildir. Uzlaşma hızlı birsüreçtir. Uzlaştırmacı 30 gün içinde süreci tamamlamakla yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı gerek görürse bu süreyi 20 gün uzatabilir. Uzlaşma süresince zamanaşımı süresi işlemez.

Uzlaşmayı Kabul Edersem Aldatılabilir miyim?

Hayır. Uzlaşma, Cumhuriyet savcısının kontrolü altındaki birsüreçtir. Serbest iradenizle karşı tarafın teklifini kabul etmezseniz süreç sona erer.

Suç Şüphelisi Beni Kandırmak İçin Uzlaşmayı Kabul Edip, Anlaştığımız Şeyi Yapmazsa Ne Olur?

Böyle bir şey mümkün değildir. Uzlaşma sonucunda varılan anlaşma yerine getirilmeden soruşturma dosyası kapatılmaz. Eğer karşı taraf vaadini yerine getirmezse uzlaşma yapılmamış sayılır.

Uzlaşmayı Kabul Edersem Suçlu Çıkar mıyım?

Hayır. Uzlaşma teklifini kabul etmek, suç itirafı demek değildir. Uzlaştığınız ve uzlaşma konusunu yerine getirdiğiniz takdirde hakkınızdaki soruşturma kapatılır ve adli sicile (sabıka kaydı) kaydedilmez.
 

Uzlaşma Teklifini Kabul Ettim! Ne Üzerine Anlaşabiliriz?

Uzlaşma taraflara bırakılmış bir süreç olduğundan taraflar hukuka aykırı olmamak koşulu ile maddi veya manevi herhangi bir konu üzerinde anlaşmak konusunda serbesttirler.
 
• Fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi,
• Mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi ya da kişilerin maddî veya manevî zararlarının tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi,
• Bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi ya da kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması,
• Mağdurun, suçtan zarar görenin veya bunların gösterecekleri üçüncü şahsın, bir kamu kurumunun ya da kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerini geçici süreyle yerine getirmesi veya topluma faydalı birey olmasını sağlayacak bir programa katılması gibi diğer bazı yükümlülükler altına girilmesi,

• Mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi.

Uzlaştık, Şimdi Ne Olacak?

Uzlaştığınız takdirde anlaştığınız şeyi yapmakla yükümlüsünüz. Örneğin tazminat ödemek, ya da bir derneğe bağış yapmak konusunda anlaştıysanız, ödemeyi veya bağışı yaptığınızda, savcılık aşamasında iseniz hakkınızda dava açılmayacak, mahkeme aşamasında iseniz açılmış olan dava düşecektir.
 
 Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
(bundan sonra kısaca HAGB olarak söz edilecektir) kurumu hukukumuza, 04.12.2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesine 06/12/2006 tarih ve 5560 sayılı kanunla eklenen 5. ve 6. fıkralarıyla girmiştir. Av. Murat ÇETİN, www.muratcetin.com’dan alınmıştır)

Söz konusu fıkralara göre:
a. (5) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl* veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. Av. Murat ÇETİN, www.muratcetin.com’dan alınmıştır)

(6) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/07/2010-6008 S.K/7.md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

(7) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

(8) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

(9) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

(10) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

(11) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

(12) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

(13) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

(14) (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.23.md;Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./562.mad) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.
Av. Murat ÇETİN, www.muratcetin.com’dan alınmıştır)

A-ŞARTLARI
1-) Hükmolunan ceza 2 yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olmalıdır. (231/5)
Burada kanundaki alt veya üst sınır değil, mahkemece hükmedilecek sonuç ceza esas alınır. Ceza adli para cezasıysa kanun bunun için bir üst sınır belirlememiştir. Mahkemece 2 yıldan daha fazla hapis cezasına hükmedilmiş olmakla birlikte, bu ceza adli para cezasına çevrilmişse kanundaki şart yine gerçekleşmiş sayılacaktır.
2-) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması (231/6-a)
a) Sanık hakkında, HAGB kararından önce verilmiş mahkumiyetin “kasıtlı” bir suçtan dolayı verilmiş olması şarttır. Önceki mahkumiyet taksirli bir suçtan dolayı verilmiş olsa bile HAGB kararı mümkündür.
b) Önceki kararın kesinleşmiş olması gerekir. Yerel mahkeme (veya istinaf mahkemesi) kararını vermiş, ancak temyiz (ya da istinaf) süresi geçmemiş veya karar temyiz (veya istinaf) edildiği halde üst mahkeme bu kararı onamamış ise HAGB kararı yine verilebilecektir.
c) Sanığın önceki mahkumiyetinden dolayı adli siciline işlenen kaydın silinmesinin şartları oluşmuşsa HAGB kararı yine verilebilir. (Yargıtay 2. C.D. 2009/2119 E.N , 2009/17270 K.N.)
3-) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması (231/6-b)
Mahkemeye bu konuda geniş bir takdir hakkı verilmişse de, böyle bir kanaate varılmamışsa bunun gerekçeleri de açıkça ortaya konulmalıdır. Takdir hakkı hiçbir zaman keyfilik olarak yorumlanamaz.
a. 4-) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, (231/6-c) 
(Av. Murat ÇETİN, www.muratcetin.com’dan alınmıştır)


Yargıtay’a göre,
“Mağdurun bir tazminat istemi ve dosyaya yansıyan bir zarar belirlenemediğine göre, mağdurun zararının karşılanamadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilemez.” (YARGITAY 2. Ceza Dairesi 2008/22645 E.N , 2008/19206 K.N.)
“Katılanın belgeye dayalı bir zararı olmadığı gibi, “Maddi zararım büyük” gibi soyut ifadesi hukuki olarak belli bir miktar zararı ifade etmediğinden ve manevi zararın da hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı sırasında dikkate alınamayacağı gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır.” (YARGITAY 2. Ceza Dairesi 2009/5635 E.N , 2010/7179 K.N.)
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına yer olup olmadığı değerlendirilirken işbu suç yüzünden oluşan zararın tazmini olmadığı sebebiyle hüküm verilmeden önce müştekiden zararı somutlaştırılması sanıklardan zararı tazmin etmek isteyip etmedikleri sorularak karar verilmelidir. (Yargıtay 2. C.D. 2009/4117 E.N , 2009/44105 K.N.)
Ancak sanık kamunun ya da suçtan zarar görenin zararını derhal tazmin edemez ise 9. Fıkrayla sanığa yeni bir imkan daha tanınmaktadır: “sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.”

5-) 22/07/2010 tarih ve 6008 sayılı kanunla eklenen cümleyle, HAGB kararı verilmesi sanığın kabulüne bağlanmıştır. Sanık HAGB istemiyorsa, mahkeme bu yönde bir karar veremez.
HAGB, sanığın lehine gibi görünse de, karara karşı ancak Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceği ancak temyiz yolunun kapalı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali (Anayasa Mahkemesi’nin aksi yöndeki kararına rağmen-2007/14-2009-48) tartışmaları, sanığa böyle bir hak tanınmasına yol açmıştır.

6-) HAGB’na hükmedilemeyecek suçlardan biri olmaması
5271 Sayılı Kanunda ve bazı kanunlarda HAGB’nın bir takım suçlarla ilgili olarak uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır.
a-) 5271 Saylı CMK’nın 231. Maddesinin son fıkrasında 5728 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle Anayasa’nın 174. Maddesinde koruma altına alınan “inkılap kanunlarında” yer alan suçlarla ilgili olarak HAGB yolu kapatılmıştır.
b-)1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu’ndaki suçlar hakkında da HAGB uygulanamaz.
c-) 477 Sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un 63. Maddesinin 2. Fıkrasına göre, açıkça belirtilmediği sürece, bu kanundaki suçlarda HAGB uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
ç-) Terörle Mücadele Kanunu’nda da 15 yaşını tamamlamış olanlar için bu kanun kapsamındaki suçlarda HAGB uygulanamaz.
d-) Kanunda bir hüküm olmamakla birlikte, Yargıtay’a göre karşılıksız çek keşide etme suçunda HAGB kararı verilemez.
e-) HUMK’taki disiplin ve İİK’daki tazyik hapsinde de HAGB kararı verilemeyeceği kabul edilmektedir.

B-SONUÇLARI
1-) Beş yıl süreli denetime tabi olmak. (231/8)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (231/8-cümle 1)
Av. Murat ÇETİN, www.muratcetin.com’dan alınmıştır)

2-) Denetim serbestlik tedbiri uygulanabilir Bu tedbirler;
“a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir.”(231/8)
Tedbir süresi en fazla 1 yıl olabilir. Tedbire hükmedip hükmetmemek konusunda mahkemenin takdir hakkı vardır.

3-) Denetim süresi yeni bir suç işlenmeden ve denetimli serbestlik hükümlerine uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşürülmesine karar verilir. (231/10)

4-) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.(231/11)

5-) Uzlaşma hükümleri yerine getirilemezse de hüküm açıklanır. (254)

6-) Denetim süresinde zamanaşımı işlemez. (231/9-son cümle)

7-) Temyiz (istinaf) edilemez. (231/12)
HAGB kararına karşı temyiz (istinaf) yolu kapalıdır. Karara karşı ancak Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz edilebilir. Ağır Ceza Mahkemesi sadece HAGB şartlarının oluşup oluşmadığına bakacaktır. Suçun sübuta erip ermediğini, hukuki tasnifi, suçun ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerini tartışamayacaktır.
 
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de yetişkinler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuklar ile yetişkinler hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Yasanih 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, böylece başlangıçta yetişkin sanıklar hakkında şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu kurum Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekle dönüştürülmüş, ancak; 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2008 gün ve 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile; 15 yaşından büyüklerin işledikleri terör suçlan ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsam dışına çıkarılarak kurumun uygulanma alanı tekrar daraltılmış, 25.07.2010 gün ve 27650 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 22.07.2010 gün ve 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile 231. maddenin 6. fıkrasına eklenen cümle ile, sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği esası getirilmiş, 3713 sayılı Yasanın 13. maddesindeki “onbeş yaşını tamamlamamış” ibaresi yürürlükten kaldırılmak suretiyle bu kurumun terör suçu işleyen 15 yaşından büyük çocuklar yönünden de uygulanmasına olanak sağlanmıştır.

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında tesis edilen mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması, suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ile 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlar yönünden ise 6008 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik de nazara alınarak suçun ayrıca büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlar ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması halinde, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunan veya mahkûm olmasına karşın 3682 sayılı Adli Sicil Yasası uyarınca silinme koşulları oluşan, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlar yönünden ise 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması için öngörülen sürelerin geçtiği mahkûmiyetlerde, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi ve mahkemece de, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, sanığın da açıkça kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacak, denetim süresince de dava zamanaşımı süresi duracaktır.

Maddede sayılan objektif ve sübjektif koşulların da bulunması halinde, önceki hükmün kesinleşmiş olması veya hukuki yararı bulunmak koşuluyla infaz edilmiş olması da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel oluşturmayacak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği halde hükmolunan ceza, kişiselleştirmeye ilişkin erteleme veya adli para cezasına çevrilemeyeceği gibi 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesindeki tedbirlere de dönüştürülemeyecek, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde, hakkında tesis edilen hüküm kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde hakkındaki mahkûmiyet hükmü açıklanacak, yükümlülüklerin yerine getirilememesi durumunda ise, kısmen infaza karar verilebileceği gibi koşulları bulunmakta ise hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi suretiyle yeni bir mahkûmiyet hükmü de tesis edilebilecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur, ilk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan, bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmüdür. İkinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek yasayolu, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 12. fıkrasında açıkça “itiraz” olarak belirtilmiş olup, itiraz merciince de inceleme 231. maddenin 5-14. fıkraları dikkate alınarak, suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılmalı, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar 231. maddenin uygulanma koşullarını değiştirmediği sürece itiraz merciince denetime konu edilmemelidir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı CYUY’nın 305 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan hükmün temyiz merciince denetlenebilirle olanağı bulunmamaktadır.

a. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasayoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasayoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasayolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi nedeniyle 5271 sayılı Yasanın 5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, Askeri Ceza Yasası ile büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup ol-madığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir. Burada unutulmaması gereken husus, bu yasa yolunda denetlenenin hüküm olmayıp hükmün üzerine inşa edilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğudur.